George Orwell 1984 adlı romanı ve bu romanda yarattığı Big Brother kavramı ile tanınır. Winston Smith, Julia ile yaşadıkları aşk neticesinde içinde yaşadığı sistemi sorgulamaya başlar ve isyan eder. Çünkü duygular, insanları mekanikleşmeden kurtarır. Zaten tam da bu yüzden Okyanusya’da aşk yasaktır. Evlilikler partinin onay verdiği kişiler arasında, sadece üreme amaçlı gerçekleştirilir. Çocuklar ailelerini ihbar etmeye yönlendirilir. Böylece aile bağları kopar ve birey güvenecek kimseyi bulamaz. Evlerin içine konulan tele ekranlar ile yüz mimiklerine kadar her şey gözetim altındadır. Her şeyi duyan bilen gören bir Büyük Birader vardır. BB’e karşı yapılacak en küçük eleştiri ya da itiraz hainlikle suçlanmaktadır. Yanlış düşüncelerde olanları düşünce polisi yakalar ve buharlaştırır.
Okyanusya’da dört bakanlık kurulmuştur: Barış Bakanlığı savaşın, Gerçek Bakanlığı yalanların, Sevgi Bakanlığı işkencenin, Varlık Bakanlığı yoklugun bakanlığıdır.
O Brien temsilciliğindeki sistem, anarşistliğe yeltenen Winston’a en büyük korkusu ile işkence eder. Korku psikolojisi ile ortaya çıkan travma sonucunda, Winston içi boşaltılmış bir şekilde tekrar sisteme dahil edilir. Böylece, toplumun bütünü içinde birey yok edilmiş olur.
Bu rejim istediği zaman eskiye ait düşüncelerinin olduğu eski döneme ait, gazete, kitap gibi yazılı ve görsel dökümanları istediği tarzda güncelleyerek halkı kontrol etmekte olduklarını görüyoruz. Eğer rejime karşı çıkar ve yasaklarını çiğnerseniz yakalanıp her yerden isminiz siliniyor daha önce yaşayıp yaşamadığınız böyle biri olup olmadığı bilinmiyor ve ondan sonra partinin o kişiye ne yaptığı bilinmiyor. (Büyük ihtimalle türlü işkenceler sonrasında öldürülüp imha ediliyorlar.) Rejim korku, propaganda ve beyin yıkama gibi işlemlerle insanların kendisine olan bağlılığını artırıyor ve insanların hayatını manipüle ediyor.
1948’de kaleme aldığı bu eser ile Orwell, günümüz modern dünyasına bir protesto bırakıyor. Her ne kadar kitabında 1984 yılını tasvir etse de kitabın derinliklerinde bugünden izler de bulmanız mümkün. Bu durumda elbette ki George orwell’ın ileri görüşlülüğü etkili. Sovyet Rusya’ya bir eleştiri niteliğinde olan bu kitap, günümüz siyasetinin baskısı toplumdaki adaletsizliği, insanların tek tipleştirilmek istenmesi, zihnin kontrolü ve bireyselliğin yok edilmesi gibi kavramlar üzerinde de duruyor. Ütopik olduğu kadar gerçekçi yönlere de yer veren roman, sizi yaşadığınız toplum düzeni içerisinde de düşünmeye davet ediyor.
İngiliz edebiyatının önde gelen yazarlarından biri olan George Orwell’in dünya tarihine damgasını vuran 1984 politik anlamda devrim niteliği taşıyan bir roman. Büyük Birader ve Düşünce Polisi gibi kavramları kazandıran ve günümüze kadar gelmesini sağlayan ünlü romanda politika ve beyin yıkama üzerine mükemmel bir konu işlenmiş.
“Birini seviyorsan gerçekten severdin, verecek başka hiçbir şeyin yoksa bile sevgin yeterdi.”
“Bilinçleninceye kadar asla başkaldırmayacaklar, ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler.”
“Hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalmanın çok önemli olduğunu düşünüyorsan, onları yendin demektir.”
“Hiçbir sonuç beklemeden, hiçbir umuda kapılmadan yaşamaya alışmamız gerekecek.”