Найти тему
Gazetenehaber

Tablolarındaki Temalarıyla Ressamlar 8 Turan Erol

Tablolarındaki Temalarıyla Ressamlar 8

KIR

Bir Kayaş kırıyım ben. Bir mart sonu. Bozkır çiçekli.

Dışarda ilkyaz ‘Geldim!’ diyor.

Bir öğle sonuyum. Okulu asmış. Duruk. En eski aletler gibi.

Bir güz göğü. Bir kadın ağzında şarkı söyler gibi.

Bir siyah-beyaz, bu yazıda.

Ressamlarımızla ilgili yazı dizimizin sekizinci bölümü.

Yazısız şiirlerle buluşmaya devam ediyoruz diyorduk ama bu kez İlhan Berk’in şiiriyle başladık!

Sevgili arkadaşı Turan Erol için yazdığı…

Evet, bu bölümde konuğumuz Türk resim sanatının yaşayan çınarı.

“Renklerin efendisi” diye yazmıştım daha önce.

Renklerin Efendisi’ne, malum corona günleri, bu kez gidemedim.

Telefonla konuştuk.

-2

Turan Erol

Aradım.

Corona günlerinde neler yaptığından söz ettik.

“Kitap okuyorum.” dedi.

“Bir de resimlerime bakıyorum. Ne güzel resimler yapmışım!” diye ekledi.

Evet. Çok güzel resimler yaptın.

Dağları yaptı örneğin.

Ara Güler’in bir fotoğrafından çıkıp yıllara yayılarak tablolarına yansıttığı Ağrı Dağı…

Bodrum’u yaptı.

‘Mavi kapılı manzara’sıyla…

Bozkır.

Kışıyla, yoluyla…

Kömür dağıtım yeri.

Beygiriyle…

Tekneler.

Kaburgaları, yanında sarı çadırla…

Altındağ.

Keşke o renkli gecekonduları yıkılmasaydı dedirtecek şekilde…

İçinde 2 tablo, 1 öğretmen ve bir dolu çocukla 1 Anı

Erol’un iki tablosu Resim Heykel Müzesi’nde yan yanadır.

“Öğrencilerimle birlikte gidiyoruz!” demiş onu da davet etmiştim. Turan Hoca geliyor diye Müze yetkilileri bizi kapıda karşılamıştı…

Müze’de tablolarını anlatıyordu. Tablolarının önünde.

Bu sırada ilkokul öğrencileri aynı salona girdi.

Hiç düşünmedim! Bin bir heves ve heyecanla öğretmenlerinin kulağına:

“Bakın! Bu tabloları yapan kişi” dedim.

Öğretmen durdu.

Bir bana bir de Turan Hoca’ya baktı.

Öğrencilere döndü.

Çok heyecanlandığımı itiraf etmeliyim.

Hayale daldım sanırım!

Aslında bu benim için ilk değildi. Turan Hoca’yı daha önce de çocukların arasında bırakmıştım!

Nasıl bir cümbüş kopmuştu anlatamam, herkes çok mutlu olmuştu.

Turan Hoca sonrasında yaşadığı mutluluğu ifade edip;

“Ne güzel düşündünüz, teşekkür ederim” demiş, beni onore etmişti.

Planlamamıştım ama işte bir fırsat daha ayağımıza gelmişti – belki bir kez daha onore edilmek istedimdi!

Öğretmenin sesi beni kendime getirdi:

“Arkadaşının elini bırakma! Sırayı bozma! Yürü!”

“Vay canına!”

Turan Hoca anlatmaya devam ediyordu.

Kaçırdığıma mı canlı anlatımı kaçırmama neden olana mı yanayım? (Videosu var!)

Çocuklar salon turunu tamamlamış, dönüyorlardı.

Hayallerimi boş verin,

“Turan Hoca ve çocuklar adına!” dedim, ikinci hamle için hazırdım!

Yine bizim oradan çıkmak için düzgün bir sırada ve elbette el ele, salon turunu tamamlamış geliyorlardı. Önlerine geçtim!

“Çocuklar! Bakın bu iki tablonun ressamıyla sizi tanıştırayım, Turan Erol!” dedim.

Kısa bir şaşkınlık yaşadılar.

Vallahi çok kısa!

Hep birden Turan Hoca’nın etrafını sardılar, sarıldılar. Nasıl bir coşku anlatamam! Tabi Turan Hoca da onlara sarıldı.

O muhteşem sahne!

Öğretmen?

Bilmem!

Gerçek öğretmen benim gibi öğrencilerinin öğretmeni olmayan bir öğretmene bırakmazdı bu işi. O yüzden;

“Bilmem.”

İyi ki varsın!

Ellerine sağlık Sevgili Turan Erol Hocam!

İyi ki varsın!

“Geçsin şu corona günleri” dedik, en kısa sürede buluşmayı diledik.

Telefonu kapattık.

Dr. Necati YALÇIN